Koşma nedenim, pandemi öncesi ve sonrası hikâyelerinden biri daha. 2020 öncesinde sosyal hayatımda, çevremde, ülkede ve dünyada olup bitenlere karşı daha proaktif bir düzenim vardı. Fakat hem kendimdeki hem de dünyadaki büyük değişikliklerden sonra, yavaş yavaş hem fiziksel hem de manevi olarak hareketsizleştiğimi; neredeyse görünmez, etkisiz bir varlığa dönüştüğümü hissettim.
Atalet çok tehlikeli bir şey; küçük bir kımıldama bile çok şeyi değiştirebilecekken, bazen yapılması gereken şeyin küçük oluşu insanı ertelemeye itiyor. O küçük parçalar zamanla birikip daha zor yutulur bir lokmaya dönüşüyor. Sonunda nereden başlayacağını bile bilemiyor insan. En azından benim deneyimim bu yöndeydi. Neyse ki o dönem kendimi öğrencilerim ve vizyonuna hayranlık duyduğum iş yerim (okulum) sayesinde iç çürümeden bir nebze koruyabildim.
Yine de ülkede ve dünyada olup bitenler fazlaydı. Sosyal medyada bile fikir beyan etmek acı verici bir hal aldı. Böylece internetten ve sosyal medyadan da koptum. "Doomscrolling" bile yapamayacak kadar umutsuzluk içine düşmek utanç vericiydi.
İç dünyama çekilebildiğim her an çok kıymetliydi ve bunu en verimli şekilde yapabildiğim yer, iş dönüşlerinde yolumu uzatarak yaptığım yürüyüşlerdi. Kulaklıktan gelen müzik ve hayal dünyam dışında hiçbir şeyin var olmadığı bir yer. Bu yürüyüşler uzadı, kapanmalar sırasında evdeki koşu bandına taşındı; adımlarım hızlandı ve bir akşamüstü kendimi müziğin ritmine göre tempolu bir şekilde koşarken buldum. Bir, iki, üç şarkı derken... Dört yıl sonra yarışlara katılma cüretini gösterirken buldum kendimi.
Koşanlara genelde manalı manalı “Neyden kaçıyorsun?” diye sorulur. Ben, eskiden kaçtığım şeylere kucak açarak koşuyorum.
Korkudan sınav sonuçlarını duymamak için transa geçip kulaklarındaki uğultuya odaklanan İlkim’e biri çıkıp,
“Bir gün kendinden çok daha güçlü ve hızlı insanlarla koşu yarışlarına katılacaksın. Bunu mutlulukla, bulunduğun noktaya saygı duyarak, gelişiminle gurur duyarak yapacaksın.” deseydi, inanır mıydı acaba?
“Bedeninin nasıl göründüğünden çok neler yapabildiğine odaklanarak spor yapacaksın.” deselerdi...
“Bunu yapabilecek fiziksel yeterliliğe, zamana ve kaynaklara sahip olduğun için her gün şükredeceksin.” deselerdi...
“Bir sürü insanla birlikte, cehaletten doğan adaletsizliğe tek çare olan eğitime katkıda bulunmak için koşacaksın.” deselerdi...
13 yaşında beden eğitimi dersinde öğretmeni tarafından göbeği olduğu için ayıplanan, gizlenmeyi ve değerli hissetmek için belli bir fiziksel standarda uyması gerektiğini öğrenen; hayatının bir döneminde sevdikleriyle, sevdiği şeyleri yapmak yerine tüm enerjisini bir kalıba sığmak için harcayan o genç kıza bütün bunları anlatmayı çok isterdim.
Şimdi tam olarak bunu yapıyorum..ve bu yoldayken birilerinin yolundan birkaç taşı kaldırmak istiyorum.
Bugün memnun olmadığımız şeyleri değiştirmek için yarına yatırım yapmamız gerekiyor.
Bence eğitim güzel bir başlangıç noktası. En azından geleceğe yönelik küçücük birer katkıda bulunursak bazı canavarların daha da büyümesini engelleyebiliriz
Darüşşafaka Cemiyeti olarak babası veya annesi hayatta olmayan, maddi olanakları yetersiz, başarılı çocuklarımıza tam burslu, nitelikli eğitim olanağı tanıyoruz. 47. İstanbul Maratonu’nda, 1.000’i aşkın öğrencimizin yeni eğitim-öğretim dönemi kitap-kırtasiye giderlerine destek olmak için koşuyoruz.
1 öğrencimizin 1 eğitim-öğretim yılı boyunca kitap-kırtasiye gideri: 22.500 TL
Eğer İlkim Ayşe Mükan isen, şifren ile bu sayfaya giriş yaparsan seni desteklemek için bağış yapanların isimlerini görebilirsin. (Bu liste kişiye özeldir ve sadece kampanyayı açan gönüllü koşucu bu listeyi görebilir.)